Kışın en güzel zamanındayız; kerevizin en güzel olduğu zaman bu zamanlar. Gür ve canlı yaprakları, kıtır kıtır yeşil sapları ve kocaman ve içleri dopdolu kökleriyle enfes kokulu kerevizlerden bir şeyler yapmalı, yemeli.
Kereviz, kök çakraya çok iyi gelen bir sebze. Birkaç gündür çakralara iyi gelen besinleri araştırıyorum, zira bazı çakralarımda eskiden beri biraz sorun yaşadığıma inanıyorum. Mesela kök çakram. Kök çakra, en basit tabirle, bizi hayata ve gerçeğe bağlayan "kök"ümüz. Yaşama devam etmemizle, hayata kök salmamızla ve ayaklarımızın yere basıp basmamasıyla, güvenle doğrudan ilgisi olan çakramız. Aynı zamanda omurgamızı, cinsel organlarımızı, böbreklerimizi ve sindirim sistemimizi kontrol ediyor. Hayata bağlılığımız, hayata karşı duruşumuz haliyle bundan çok etkileniyor. Kök çakrada bir sorun olduğunda kendisini güvensizlik, omurgada ağrılar vs ve kabızlık olarak dışa vuruyor. Tabi bu Budist öğretilerine ne kadar inanırsınız bilmem, ama kerevizin faydalarını bir de bilimsel olarak inceleyelim: Sindirimi kolaylaştırır, idrar sökücüdür, sinirleri yatıştırır, bedeni uyarır ve afrodizyaktır.
Mis gibi kokusu ve süngersi dokusu dolayısıyla çiğ olarak da çok rahat tüketilebilen kerevizi biraz yoğurt ve arzuya göre 1-2 yemek kaşığı mayonez karışımının için rendeleyerek salata yapabilirsiniz. Yoğurdun içine rendelediğimiz için kararmasını da engellemiş oluyoruz. Bir silme çay kaşığı köri, dilediğiniz kadar da tuz eklerseniz, mis kokulu, çok faydalı çiğ kereviz salatanız hazır. Hiç ağız burun kıvırmayın kereviz diye, çiğ diye. Dünyanın en leziz yiyeceği olmaya aday!
Afiyet olsun!
Yemek ve Diğer Şeyler
30 Aralık 2010 Perşembe
22 Kasım 2010 Pazartesi
Kabak Yemeği
Çok sevdiğim bir kış sebzesi olan sakız kabağı, diğer kabak türlerine göre biraz daha tatlı bir tada sahip. Çok miktarda lif içerdiğinden, bağırsakları tembel olanlar veya diyet yapanlar için ideal bir sebze. Sert bir yapıya sahip olmadığı için de çabuk pişiyor, dolayısıyla kabakla pratik "son dakika" yemekleri yapmak olanaklı. Az pişirilmiş, hatta çiğken bile gayet leziz bir sebze olduğu için, raw foodistlerin de çokça tükettiği bir sebze.
Her şeyden zeytinyağlı yemek yapabilen bir Egeli olarak sizlere vereceğim tarif, aslında zeytinyağlı bir kabak yemeği. Yine kafama göre ekleme/çıkarmalar yaptığım, ölçüsü olmayan bir tarif. Her şey, ağzımın tadına göre, ama kendi tarifinizi bulana kadar kabaca ölçüler vereceğim.
Malzemeler:
- 1 soğan
- 2-3 domates
- 1 kg sakız kabağı
- tuz
- 1 silme çay kaşığı zencefil
- 1 çay kaşığı toz şeker
- taze nane, taze dereotu
- zeytinyağı
Yapılışı:
Soğanları yarım ay şeklinde doğruyor, tencerenin tabanına diziyoruz. Dildiğimiz domatesleri de soğanların üzerine oturtuyoruz. Her ne kadar sebzelerin kabuklarını da yemek daha sağlıklı olsa da, domateslerin kabuğunu soymak burada iyi bir fikir olabilir. Çünkü piştiği zaman domateslerin kabukları ayrılıyor ve yemeğin "lokum gibi" yumuşaklığını, pürüzsüzlüğünü bozmaya kalkışabiliyor. Domatesleri de dizdikten sonra, kabuğunu soyup ikiye bölüp çekirdeklerini hafifçe çıkardığımız kabakları 1-2 parmak kalınlığında diliyor ve domateslerin üzerine diziyoruz. En sonunda, zencefili, tuzu ve şekeri üzerine sepeleyip dilediğimiz miktarda zeytinyağını gezdirip hiç su eklemeden orta ateşte, kabaklar yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Taze nane ve taze dereotunu ince ince kıyıp karıştırdıktan sonra, üzerine yoğurt dökülmüş yemeğimizin üzerine bol miktarda koyarak servis ediyoruz. Afiyet olsun!
Her şeyden zeytinyağlı yemek yapabilen bir Egeli olarak sizlere vereceğim tarif, aslında zeytinyağlı bir kabak yemeği. Yine kafama göre ekleme/çıkarmalar yaptığım, ölçüsü olmayan bir tarif. Her şey, ağzımın tadına göre, ama kendi tarifinizi bulana kadar kabaca ölçüler vereceğim.
Malzemeler:
- 1 soğan
- 2-3 domates
- 1 kg sakız kabağı
- tuz
- 1 silme çay kaşığı zencefil
- 1 çay kaşığı toz şeker
- taze nane, taze dereotu
- zeytinyağı
Yapılışı:
Soğanları yarım ay şeklinde doğruyor, tencerenin tabanına diziyoruz. Dildiğimiz domatesleri de soğanların üzerine oturtuyoruz. Her ne kadar sebzelerin kabuklarını da yemek daha sağlıklı olsa da, domateslerin kabuğunu soymak burada iyi bir fikir olabilir. Çünkü piştiği zaman domateslerin kabukları ayrılıyor ve yemeğin "lokum gibi" yumuşaklığını, pürüzsüzlüğünü bozmaya kalkışabiliyor. Domatesleri de dizdikten sonra, kabuğunu soyup ikiye bölüp çekirdeklerini hafifçe çıkardığımız kabakları 1-2 parmak kalınlığında diliyor ve domateslerin üzerine diziyoruz. En sonunda, zencefili, tuzu ve şekeri üzerine sepeleyip dilediğimiz miktarda zeytinyağını gezdirip hiç su eklemeden orta ateşte, kabaklar yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Taze nane ve taze dereotunu ince ince kıyıp karıştırdıktan sonra, üzerine yoğurt dökülmüş yemeğimizin üzerine bol miktarda koyarak servis ediyoruz. Afiyet olsun!
11 Kasım 2010 Perşembe
Pratik Kladdkaka (Yapışkan Kek)
İsveç'te inanılmaz gelişmiş bir kahve kültürü var. Zaten İskandinav ülkelerinin hepsi, en çok kahve tüketen ülke sıralamalarında hep en üst sıralara yerleşmiş durumda. Kahve içmek, kahve molası vermek için bile bir kelime var İsveç dilinde: "fika". Dersten, işten güçten, tartışmadan, projeden, çalışmaktan yorulduğunuzu, molaya ihtiyacınız olduğunu sezen bir İsveçli'nin fika teklifine asla hayır diyemezsiniz; zira fika, genelde sadece sütsüz ve şekersiz kahve içmekten ibaret olsa da, harika İsveç hamurişleri kahveye eşlik edebiliyor. Sırayla hepsinin tarifini vereceğim, çünkü hepsi sık sık yaptığım, severek tükettiğim, pratik hamurişleri. İsveç mutfağının genel özelliklerinden biri zaten "kolay yapılabilirlik". Çünkü evde yemek yapma ve yemeğini okula/işe götürme alışkanlığı var. Dışarda yemenin pahalı olması ve dışarda yemek yemenin özel bir aktivite olması sebebiyle, herkes akşamdan yemeğini yapıyor, paketliyor, sabah çantasına koyuyor ve öğlen vakti gelince her yerde bulunabilen mikrodalga fırınlarda ısıtıp afiyetle yiyor. Genel olarak Avrupa ülkelerinde durum böyle, fakat ben, İsveç haricinde hiçbir Avrupa ülkesinde 1 haftadan fazla vakit geçirmedim. İsveç'te ise 10 ay yaşadım, hatta bunun 6 ayında ev arkadaşlarımdan biri İsveçli bir amca olduğu için birtakım yeni, "İsveçli" alışkanlıklar edindim. Bu alışkanlıklardan ikisi, evde yeme alışkanlığı ve hamurişlerine mutfağımda daha fazla yer vermek. İsveç'te, her fika'mın yanında yediğim kladdkaka'nın çok pratik bir tarifini bulduğumdaysa nasıl mutlu olduğumu herhalde anlatamam. Kladdkaka, kelime anlamı olarak yapışkan, ıslak kek gibi bir anlama geliyor. Maya, kabartma tozu gibi herhangi bir kabartma malzemesinin kullanılmadığı, çok pişirilmeyen, dolayısıyla ıslak, yapışkan bir kıvamı olan, oldukça tatlı ve koyu bir kek. Kabaca suflenin tart şekline sokulmuş hali. Gerçek tarifi biraz daha farklı. Bu tarif, olabilecek en pratik versiyonu; malzemeler her an elinizin altında bulunabilen malzemeler ve herhangi bir mutfak aleti vs gerektirmiyor. Arkadaşlarla bir arada evde otururken 20 dakika gibi bir sürede yapıp yine 20 dakika gibi bir sürede hep beraber tüketmek için ideal. Fakat yanında sert, siyah kahvesi olmadan, tek başınıza bütün kladdkakayı yemeye kalkışmayın, çok feci bayabilir.
Malzemeler:
- 3 dl tozşeker
- 2 yumurta
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1 çay kaşığı vanilya
- 1 çimdik tuz
- 75 gram tereyağı
- 2 dl un
Yapılışı:
Başlamadan önce fırını 150 dereceye getirin. 20 cmlik yuvarlak bir tart kabını veya borcamı yağlayın ve biraz un sepeleyin. Şeker, yumurta, kakao, vanilya ve tuzu karıştırın. Tereyağını eritip bu karışıma ekleyin, tekrar karıştırın. En son unu ekleyip kaba dökün. Isınmış fırına kladdkaka'yı koyun, 20 dakika pişirin. Fırından çıkarın, ılıdıktan sonra üçgen dilimler halinde kesin, kakule ve tarçınla çırpılmış kremayla birlikte servis edin. Afiyet olsun!
Malzemeler:
- 3 dl tozşeker
- 2 yumurta
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1 çay kaşığı vanilya
- 1 çimdik tuz
- 75 gram tereyağı
- 2 dl un
Yapılışı:
Başlamadan önce fırını 150 dereceye getirin. 20 cmlik yuvarlak bir tart kabını veya borcamı yağlayın ve biraz un sepeleyin. Şeker, yumurta, kakao, vanilya ve tuzu karıştırın. Tereyağını eritip bu karışıma ekleyin, tekrar karıştırın. En son unu ekleyip kaba dökün. Isınmış fırına kladdkaka'yı koyun, 20 dakika pişirin. Fırından çıkarın, ılıdıktan sonra üçgen dilimler halinde kesin, kakule ve tarçınla çırpılmış kremayla birlikte servis edin. Afiyet olsun!
Tatlı Bademli Karnabahar Çorbası
Sağlıklı yemenin en kilit prensiplerinden biri, turfanda sebze-meyveden uzak durup her şeyi kendi mevsiminde yemek. Eğer ki hamile değilseniz ve aşermiyorsanız, balıktan sebzeye, tahıldan meyveye tüm gıdaları mümkün mertebe mevsiminde ve taze tüketmeye bakın. Malum mevsim sonbahar, kışa girmek üzereyiz. Dolayısıyla kök sebzeler, daha da güzelleşmiş olarak karşımıza çıktı bir anda. Pancar, patates, havuç, soğan, turp, kereviz gibi kök sebzeleri, lahana, karnabahar, brokoli gibi köke yakın çiçekleri yenen sebzeleri bol bol tüketmenin zamanı artık geldi. Mis gibi toprak kokusunu içine hapseden, toprağa yakın, hatta toprağın içinde yetişen bu sebzeleri doğrarken, pişirirken, yerken enfes bir toprak kokusunu içinize çeke çeke afiyetle yiyebilmeniz için paylaşıyorum bu tarifi: Kış deyince akla ilk gelen yemek tabi ki sıcacık bir tas çorba, üstelik tarif, kışın en aşırılarda yaşandığı ülke İsveç'ten. Tam İsveç damak tadına göre; farklı tatları bir arada barındıran, fakat bir o kadar da rafine, sade. Maalesef bizim mutfağımızdaki çorba çeşidi az, ve genelde çorbalarımız yağlı-tuzlu-salçalı, tatların birbiri içine geçmekten ziyade birbiri içinde kaybolduğu çorbalar. Fakat İsveç mutfağında çorba çok önemli bir yer tutuyor ve neredeyse her şeyin çorbasını yapabiliyorlar. Bizdeki çorbaların aksine, onların çorbaları daha yoğun, kıvamlı ve genelde kabaca "kremalı sebze püresi" tadında. Bizde çorba, bir başlangıç yemeği olarak sunuluyorken, onlarda kıvamı ve tadı itibariyle çorba, pratik ve doyurucu bir öğle yemeği yerine geçiyor çoğu zaman. Bu sebepten birçok çorbanın içine katık ekliyorlar. Tarifini vereceğim çorbada da, bu sebepten bulgur var.
Malzemeler:
- 1 soğan
- 1 kaşık tereyağı
- 1 litre su
- 2 tavuk bulyon
- 1 çay kaşığı bal
- 1 büyük karnabahar
- yarım su bardağı bulgur (Evde bulgur yoktu, "göce" vardı, bu yüzden göce kullandım. Buğday da kullanılabilir.)
- yarım su bardağı tatlı badem
- 1 su bardağı çırpılmış çiğ krema (Krema yoksa, su miktarını azaltıp yarım litre süt kullanabilirsiniz.)
(Orjinal tarifte sarımsak da var, soğanla birlikte kavruluyor, fakat ben sarımsak yemediğim için tariften çıkardım.)
Yapılışı:
Az miktarda suyla birlikte karnabaharları haşlıyoruz, fakat çok yumuşamamalarına dikkat ediyoruz. Soğanı doğruyoruz, arzu ediyorsak sarımsakla birlikte bir kaşık tereyağında kavuruyoruz. Kavrulmuş soğanlara, haşlanmış karnabaharı suyuyla birlikte ekliyoruz. Tavuk bulyonları, 1 kaşık balı ve 1 litre suyu da ekliyoruz, orta ateşte pişiriyoruz. Bu esnada, pakette satılan kavrulmuş iç bademlerden kullanacaksak, onları robotta çekiyoruz. Kavrulmamış baden kullanıyorsak öncesinde onları tavada biraz kavurmamız gerekiyor. Kavrulmuş ve çekilmiş bademleri de çorbaya ekliyoruz. El blenderı yardımıyla, karnabaharlar iyice yumuşayınca çorbayı püre haline getiriyoruz. Çorbanın pişmesine yakın önce bulguru, daha sonra kremayı da ekliyoruz, bir taşım kaynattıktan sonra tuz-karabiberle tatlandırıp krutonla servis ediyoruz. Krema yerine süt kullanıyor isek, en başta eklediğimiz su miktarını yarıya düşürmemiz, onun yerine süt koymamız gerekiyor. Afiyet olsun!
Malzemeler:
- 1 soğan
- 1 kaşık tereyağı
- 1 litre su
- 2 tavuk bulyon
- 1 çay kaşığı bal
- 1 büyük karnabahar
- yarım su bardağı bulgur (Evde bulgur yoktu, "göce" vardı, bu yüzden göce kullandım. Buğday da kullanılabilir.)
- yarım su bardağı tatlı badem
- 1 su bardağı çırpılmış çiğ krema (Krema yoksa, su miktarını azaltıp yarım litre süt kullanabilirsiniz.)
(Orjinal tarifte sarımsak da var, soğanla birlikte kavruluyor, fakat ben sarımsak yemediğim için tariften çıkardım.)
Yapılışı:
Az miktarda suyla birlikte karnabaharları haşlıyoruz, fakat çok yumuşamamalarına dikkat ediyoruz. Soğanı doğruyoruz, arzu ediyorsak sarımsakla birlikte bir kaşık tereyağında kavuruyoruz. Kavrulmuş soğanlara, haşlanmış karnabaharı suyuyla birlikte ekliyoruz. Tavuk bulyonları, 1 kaşık balı ve 1 litre suyu da ekliyoruz, orta ateşte pişiriyoruz. Bu esnada, pakette satılan kavrulmuş iç bademlerden kullanacaksak, onları robotta çekiyoruz. Kavrulmamış baden kullanıyorsak öncesinde onları tavada biraz kavurmamız gerekiyor. Kavrulmuş ve çekilmiş bademleri de çorbaya ekliyoruz. El blenderı yardımıyla, karnabaharlar iyice yumuşayınca çorbayı püre haline getiriyoruz. Çorbanın pişmesine yakın önce bulguru, daha sonra kremayı da ekliyoruz, bir taşım kaynattıktan sonra tuz-karabiberle tatlandırıp krutonla servis ediyoruz. Krema yerine süt kullanıyor isek, en başta eklediğimiz su miktarını yarıya düşürmemiz, onun yerine süt koymamız gerekiyor. Afiyet olsun!
9 Kasım 2010 Salı
Pratik Japon Turşusu
Sarımsak içerdiğinden ötürü annemin bana özel yaptığı turşular haricinde turşu yiyememenin acısını yıllarca taşımış birisi olarak Japon turşusuyla tanışmam, İstanbul'da Wagamama'nın açılmasıyla aynı tarihe denk geliyor. Yemeğin yanında sunulan o kıtır kıtır salatalıkların ve ne olduğunu bilmediğim diğer sebzelerin (belki de meyvelerin!) tadı hala damağımdadır. Çakmasını evde yapmak çok da zor değil aslında, hatta buzdolabımda ne zaman "istenmeyen" salatalığım olsa hemen yapar, bir kenara koyar, sonra birkaç gün o turşuları kıtır kıtır yerim.
Bize gerekenler aslında çok az ve öz: salatalık ve bol miktarda tuz yeterli. İster yapım aşamasında, ister servis ederken, arzuya göre pirinç sirkesi, soya sosu, üzüm/elma sirkesi vs eklenebilir.
Yapılışıysa şöyle: Salatalıkları ince ince diliyoruz, dilimlerin cansız, oldukça ince dilimler olması gerekiyor. Zaten yumuşak olan ve kıtırlaşmayacak orta kısmını dilersek çıkararak salatalıkları yarım ay şeklinde doğrayabilir, böylece tümüyle kıtır kıtır turşular elde edebiliriz. Bu incecik dildiğimiz salatalıkları, hava geçirmeyen bir kabın veya poşetin içerisine diziyoruz. Sonra bolca tuz ekiyoruz, ovuyoruz, bir tur daha salatalık diziyor, tuz döküyor ve aynı işlemi salatalıklar bitene kadar tekrarlıyoruz. Burada önemli olan nokta tuz miktarı, elinizi sakın ama sakın gevşek alıştırmayın, çünkü burda salatalıkların turşulaşmasını sağlayan şey aslında tuz! Bol bol konması gerekiyor ki, salatalıklar bütün sularını salıp kıtırlaşabilsin. En son adımda birkaç damla sirke eklemek istiyorsak ekliyor ve ağzını sıkıcı kapatıyoruz. Buzdolabında en az 5-6 saat beklettikten sonra turşularımız hazır oluyor! Turşuların suyunu süzüp üzerine soya sosu, belki biraz daha sirke ekleyip servis ediyoruz. Yalnız bu turşuları 3 gün içerisinde tüketmemiz ve hep buzdolabında saklamamız gerekiyor. Şahsen benim bu turşuları bitirememe gibi bir sorunum olmadı, hatta hiçbir zaman turşular sofraya yetmedi, zira çok leziz bir atıştırmalık gibi oluyorlar! Çin lahanası ve turp gibi sebzelerden de, aynı yöntemlerle yapılabiliyormuş, fakat ben henüz denemedim. Afiyet olsun!
Bize gerekenler aslında çok az ve öz: salatalık ve bol miktarda tuz yeterli. İster yapım aşamasında, ister servis ederken, arzuya göre pirinç sirkesi, soya sosu, üzüm/elma sirkesi vs eklenebilir.
Yapılışıysa şöyle: Salatalıkları ince ince diliyoruz, dilimlerin cansız, oldukça ince dilimler olması gerekiyor. Zaten yumuşak olan ve kıtırlaşmayacak orta kısmını dilersek çıkararak salatalıkları yarım ay şeklinde doğrayabilir, böylece tümüyle kıtır kıtır turşular elde edebiliriz. Bu incecik dildiğimiz salatalıkları, hava geçirmeyen bir kabın veya poşetin içerisine diziyoruz. Sonra bolca tuz ekiyoruz, ovuyoruz, bir tur daha salatalık diziyor, tuz döküyor ve aynı işlemi salatalıklar bitene kadar tekrarlıyoruz. Burada önemli olan nokta tuz miktarı, elinizi sakın ama sakın gevşek alıştırmayın, çünkü burda salatalıkların turşulaşmasını sağlayan şey aslında tuz! Bol bol konması gerekiyor ki, salatalıklar bütün sularını salıp kıtırlaşabilsin. En son adımda birkaç damla sirke eklemek istiyorsak ekliyor ve ağzını sıkıcı kapatıyoruz. Buzdolabında en az 5-6 saat beklettikten sonra turşularımız hazır oluyor! Turşuların suyunu süzüp üzerine soya sosu, belki biraz daha sirke ekleyip servis ediyoruz. Yalnız bu turşuları 3 gün içerisinde tüketmemiz ve hep buzdolabında saklamamız gerekiyor. Şahsen benim bu turşuları bitirememe gibi bir sorunum olmadı, hatta hiçbir zaman turşular sofraya yetmedi, zira çok leziz bir atıştırmalık gibi oluyorlar! Çin lahanası ve turp gibi sebzelerden de, aynı yöntemlerle yapılabiliyormuş, fakat ben henüz denemedim. Afiyet olsun!
Elmalı Sup
Sütlü tatlı yemek isteyip de hafif, bir o kadar da pratik bir şeyler arayanlara, oldukça leziz bir elmalı sup tarifi geliyor.
Malzemeler:
- 2-3 elma (Orjinal tarifte 1 elma kullanılmış.)
- 1 litre süt
- 6-7 çorba kaşığı kepek unu
- 1 paket vanilya
- 3/4 çay bardağı tozşeker (Orjinal tarifte 1 çay bardağı toz şeker kullanılmış.)
- 1 çay kaşığı toz tarçın
Yapılışı:
Sütü derin bir tencereye alıp kepek ununu, şekeri ve vanilyayı ekleyin. Kısık ateşte devamlı karıştırarak topaklanmasını engellleyin. Bu karıştırma işlemi için mümkünse bir el blenderı kullanın. Sup yeterince koyulaştığında tencereyi ocaktan alın, kaselere paylaştırın. Soğuması için buzdolabında 1-2 saat bekletin.
Bu arada, elmaları soyun, bir tencereye dizin, üzerini çok az geçecek kadar su ekleyin. Tarçını da ekleyin, ama elmaların çok kararmasını, tarçının acımasını istemiyorsanız, tarçını elmaların pişmesine yakın ekleyin veya çubuk tarçın kullanın. Dilerseniz, daha fazla veya daha az elma kullanabilir, elmalara şeker ekleyebilirsiniz.
Servis ederken, supların üzerine arzu edilen miktarda elma koyun. Afiyet olsun!
Malzemeler:
- 2-3 elma (Orjinal tarifte 1 elma kullanılmış.)
- 1 litre süt
- 6-7 çorba kaşığı kepek unu
- 1 paket vanilya
- 3/4 çay bardağı tozşeker (Orjinal tarifte 1 çay bardağı toz şeker kullanılmış.)
- 1 çay kaşığı toz tarçın
Yapılışı:
Sütü derin bir tencereye alıp kepek ununu, şekeri ve vanilyayı ekleyin. Kısık ateşte devamlı karıştırarak topaklanmasını engellleyin. Bu karıştırma işlemi için mümkünse bir el blenderı kullanın. Sup yeterince koyulaştığında tencereyi ocaktan alın, kaselere paylaştırın. Soğuması için buzdolabında 1-2 saat bekletin.
Bu arada, elmaları soyun, bir tencereye dizin, üzerini çok az geçecek kadar su ekleyin. Tarçını da ekleyin, ama elmaların çok kararmasını, tarçının acımasını istemiyorsanız, tarçını elmaların pişmesine yakın ekleyin veya çubuk tarçın kullanın. Dilerseniz, daha fazla veya daha az elma kullanabilir, elmalara şeker ekleyebilirsiniz.
Servis ederken, supların üzerine arzu edilen miktarda elma koyun. Afiyet olsun!
24 Ekim 2010 Pazar
Tarçın çayı
Her ne kadar bugün hava güneşli bir bahar günü gibi olsa da, Ekim sonundayız ve havalar giderek soğuyor. Havalar, gündüz vakti gayet ılıkken, akşamları bir hayli soğuyor. Bu soğuk akşamlarda, güçlü aromalı sıcacık çaylar içimizi ısıtacak.
Malzemeler:
- 1 adet kabuk tarçın
- 2 adet tane karabiber
- 3 adet karanfil
Yapılışı:
Bütün malzemeleri porselen bir çay demliğine koyup kaynar su ekleyin. Kapağını kapatıp çaydanlığın üzerinde 15 dakika dinlendirin. Süzün, dilediğiniz oranda suyla seyrelterek servis edin. Afiyet olsun!
Malzemeler:
- 1 adet kabuk tarçın
- 2 adet tane karabiber
- 3 adet karanfil
Yapılışı:
Bütün malzemeleri porselen bir çay demliğine koyup kaynar su ekleyin. Kapağını kapatıp çaydanlığın üzerinde 15 dakika dinlendirin. Süzün, dilediğiniz oranda suyla seyrelterek servis edin. Afiyet olsun!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)